18 Eylül 2018 Salı

anlamıyor değilim...



Bugün günlerden yine eylül...

Bildiğiniz üzre eylül en sinsi aylardan biri. Bunu daha önceki yazılarımdan birinde uzun uzun anlatmıştım. Bu ayda insanlar da bir ayrı sinsileşebiliyor bu nedenle gardımı aldım sevgili blogum.

Sinsilikten bahsetmişken, bazı insanların sinsiliklerini ve atacağı adımları önceden sezebiliyorum. Korkarım ki bu müthiş yeteneğim doğuştan gelen bir güç. Tabii biraz zekayla da bağlantılı bir durum.. Ehümm... Tam olarak anlayamamış olman normal sevgili bloğum ama bu bir gerçek. Siz sıradan yaratılmışlar bu durumu kavrayamayabilir. Bazı sinsi insanlar özellikle de dişilerde bulunan bu sinsilik, bazen öyle boyutlara geliyor ki kendilerini ele veriyorlar. Bu durumun ana nedeni "kıskançlık" gibi görünüyor. Tabii ortada ben söz konusuysam kıskançlık kaçınılmaz oluyor ne yazık ki. Müthiş yeteneklerim ve asil duruşumdan rahatsız olanlar bana çelme takmaya yeltense de onları zekam sayesinde nakavt ediyorum. Bu sinsiler insanların kötü anlarını yakalayıp onların mutsuzluklarını seyretmek üzerine programlanmış zavallılar. Mutsuzluktan mutlu olanlar genelde hayatlarından sıkılmış zavallı işe yaramazlar bu yeteneğim sayesinde kısa süreli afallayıp kem küm etseler de daha sonra doğal yaşamlarına devam ediyorlar.

Bugün sinsi dişilerden bir kaçıyla iş görüşmesinde karşılaştım. Her ne kadar uysal yaklaştılarsa da ileride bilinçaltlarındaki kıskançlık hortlayacak ve maalesef beni düşman olarak tanımlayacaklar. Fakat ben bunu onların yanında bırakırmıyım? Ben var ya benn.. Her neyse bir an kendimi kaybettim, oluyor öyle arada.

Her neyse, bir sonraki üstün yeteneklerimi paylaşacağım yazılarım için görüşene dek esen kalın...





24 Eylül 2016 Cumartesi

Eylül Sinsiliği


Eylül ayını herkes sever yazı kaybettiğimiz yetmezmiş gibi. Açık söylemek gerekirse bende biraz seviyorum her ne kadar sinsi ve kurnaz olsa da. Neden diyeceksin sevgili bloğum, nedeni açık tam yazın son sıcak günlerini yaşarken sinsice yaklaşıp bir anda bizi yazdan koparması...

Ama sosyal medyaya baktığımızda aman efenim herkeste bir eylül şiirleri, efenim eylül ayı ile ilgili anlamlı (!) sözler... Herkes bir edebiyatçı kesiliyor karşılarında benim gibi harikulade edebi bir insan dururken. Haddini bilmiyorlar maalesef. Herkeste bir eylül aşkı, sonbahar sevdası... Herkes bir fikirde birleşiyor ve benim gibi bilimsel ve farklı düşünceler dışlanıyor adeta. Tabii tabii maksat gündemde kalmak. Her neyse konunun dışına çıkmayalım "sosyal medya"yı ayrıca ele alacağım daha sonraki muhteşem yazılarımda.

Bu eylül bana sinsi geliyor demiştim, evet bazı insanlar bana hak verir ki soğuk bir sinsiliği var. İnsanları soğuk havalara yavaş yavaş alıştırıyor ve kabul edilebilir bir melankoliye sürüklüyor. Bu da yetmezmiş gibi etrafı müthiş sonbahar renkleriyle süslemeye yelteniyor. Hem yaza oynuyor hem kışa, öyle böyle eylül!

Bir de dışarı çıkarken ne giysem acaba sorusu... Ey eylül sen ne idüğü belirsiz karaktersiz bir aysın diyeceğim ama demiyorum kendimi tutacağım. Ceket mi giysem, uzun kollu mu kısa kollu mu derken bayağı beyin kası jimnastiği yaptırıyor... Muhteşem beynimi bu tür anlamsız şeyler için yormaya ne isteğim ne de zamanım var. Her neyse neticede o da bir ay diyorum ve umarsızca içimden gelen kıyafetlerle dışarıya çıkıyorum. O da ne incecik bir gömlekle dışarı çıkıyorum ve sanki ocak ayından kopmuş bir günün ortasındayım. Eve gördüğünüz gibi eylül yüne yaptı yapacağını.

Tabii evinizde oturup sosyal medyada yazmak kolay tabi hoş geldin eylül, canım gülüm eylül...

Her neyse sevgili bloğum küçük ve narin beynini bu tür karmaşık ve derin fikirlere boğduğum için üzgünüm fakat bunu yapmak zorundaydım. Özetle bu yazımda popüler kültürün empoze ettiği melankolik eylül sevgisine karşı dik duruşumu paylaşmak istedim...

NOT: Okulların açılmasına neden olduğundan hiç bahsetmedim bile...

Bir dahaki yazımda görüşmek üzere esen kalın...

18 Şubat 2015 Çarşamba

Bilmiyor değilim


Bilmiyormuşum gibi davranmayı severim.
Çünkü bu sayede bir çok bilgi ediniyorum. Kurnazca ama dünyadaki milyonlarca kurnaz sinsi insanları düşündüğümde kendimi rahat hissediyorum. Masum bile sayılabilirim sevgili bloğum.
İnsanlar o kadar bencil ve acımasız olabiliyor ki. En azından ben n'aptığımın farkındayım. Örneğin şuanda misler gibi yazı yazıyorum. Bunu birçok insan başaramaz neden mi? çünkü hayal dünyaları dar. neyse ki ben oldukça hayalperestim. İyi ki müslüman doğmuşum diye şükrederiz ya biz türkler ben de itiraf etmeliyim ki bazen iyi ki hayalperestim ya diğerleri gibi olsaydım diye düşünüyorum. Böyle olunca kendi üstünlüğümün farkına varıp derin bir yalnızlık ürpertisi yaşıyorum. Ahh ben.. neden bu kadar farklı, bu kadar müthiş ve hayalperestim.. keşke diğer insanlar da benim gibi olsa.

Ama şunu da unutmamalısın ki sevgili bloğum, her insan aynı olsa dünyanın ve evrenin genel düzeninin bir anlamı olmazdı. her canlının bir görevi vardır. örneğin ben her şeyin farkında biriyim ve bu nedenle beynim insanların birçoğundan daha gelişmiş... Her neyse.. senin de canını sıkmayayım neticede bir blogsun.. sıradan bir blog. üstelik senin için özel bir şablon hazırlamak için ekstra bir zahmete de girmedim. lütfen kusura bakma.. üzülmene değmez sonuçta ben seni farklı kılıyorum. düşünsene diğer blogların yazarlarını.. şuanda içinden kahkahalar atarak diğer bloglara acıyla baktığını hissedebiliyorum. neyse şımarma.

Konunun epeyce dışına çıkmışım farkında olmadan sen de beni uyarmıyorsun belki de içinden güldün. bilmezlikten gelmek gibi bir huyum var evet.. bunu öyle ustaca ve belli etmeden yapıyorum ki bazen beni insanların saf zannettiğini farkediyorum. olsun bi zararı yok neticede bilgi sızdırmak.. şey yani bilgi edinmek iyi bir şey. sinsi insanlara karşı bu şekilde kendimi savunmam çok mantıklı.

Bu arada havalar soğuk fakat en önemlisi kar yağıyor. bu karlar birbirine değmiyormuş elektrik alamıyorlarmış birbirlerinden.. belki bilmek istersin diye söyledim. seninle de sohbet edilmiyor. ne zaman bilimsel bir şey söylesem tepki vermiyorsun.. bu durumda "sen de herkes gibisin"

Gitmeden önce çok anlamlı bir karikatür paylaşmak istiyorum...
bu kedinin yerinde olmayı kim ister söyler misiniz? her birimizin hayatı böyle elinden alınıyor misal kedi olmak isterken acayip bir yaratığa dönüşüyoruz. ben mesela hep çita olmak istemişimdir ama şuanda uyuşuk hayvan-koala arasında bir şeyim çözemedim henüz.
Bu bağlamda ailemizin ve çevremizin dikte ettiği düşüncelerinden sıyrılmamızı temenni ederim. aşağıdaki karikatürdeki duruma hangimiz düşmedi ki?

bir daha ki yazıma dek esen kalın..
çaav..

31 Ocak 2014 Cuma

tanrı aşkına orda neler oluyor?

Sevgili blogum,

şu sıralar öylesine karışık ve şaşkınımkii nasıl anlatsam şimdi bilemedim. neyse yine de anlataym. çevremdeki insanlarla dostane ilişkiler kurayım, aman kimseyi incitmeyeyim herkesi memnun edeyim diye çabalar dururken işlerin aleyhime gittiğini farketttim. inan bana blogum bütün bu fedakarlıklarımın bana zarar verdiğini şimdi daha net görebiliyorum. Muhteşem yüzüme aynada baktıkça bir kez daha anlıyorum kii insanlara ne yaparsam yapayım onların bana karşı olan çirkef ve kıskanç bakışlarının önüne geçemeyeceğim... bilirsin sevgili blogum güzellik ve mütişlik başa bela.. ama ne pahasına olursa olsun bu lanet durumun üstesinden geleceğim.

Şu dünyaya mütiş ve üstüne üstün bir de olağanüstü güzel geldim. napacağımı bilmiyorum.. isviçreli bilim adamlarına danışıp bu amansız halimin çaresine mi başvursam diye düşünmüyor değilim... her neyse.. aynalardan uzak durmaya çalışacağım..

havalar da iyice soğudu. bu kış aylarında en ufak soğukta dışarı çıksam burnum akıyor..bu durum çok sıkıcı. neyse zaman zaman evrenin anlamına ve bu mükemmel işleyişe kendimi yoğunlaştırıyorum ve dünyevi sıkıtılardan uzaklaşıyorum böylece kendimi durdurmanın yolunı da buldum.

bir sonraki yazımda görüşünceye dek esen kalın..

çaav...


31 Mayıs 2013 Cuma

Bulutlara ne olmuş


selam,
naber nasılsın. beni soracak olursan pek iyi değilim. biber gazıyla karışık bulutlu bir hava hakim şu saatlerde şehrin derinliklerinde.
bazen düşünüyorum da sevgili bloğum, eğer bir şehir olsaydım İstanbul olmazdım. Hem kim olmak ister, hangi aklını yitirmiş şapşal? Bunca güzelliğine çekiciliğine rağmen bu kadar savaşı kavgayı yaşıyor. Allah çirkin bahtı versin derler ya, bu söz sadece insanlar için değil.
şuan galata kulesine çıkıp taksime tüm beyoğluna bakmak istesem eminim gaz bulutundan hiç bir şey göremem.
bir ülkenin koruyucuları halkı koruyamıyorsa, aksine bir de zarar veriyorsa "koruyucu" kimliğini taşıması bir çelişki değil midir.
belki de koruyucular başka bir şeyi koruyorlardır. hani bize karşı onları. ne kadar çok korkutmuş bu korkusuz savaşçılar onları. her neyse. şehrin derinliklerinde sokak aralarında kaçışan bu korkusuzlar zamanla koruyucuların bulundukları bölgeye kadar erişecekler. hem fazla zamanları da kalmadı. haftasonu işleri bozulacak gibi görünüyor.
 şu var ki sevgili blogum akıldan daha mühim ve insani bir özellik var ki o da vicdandır. koruyucular gerçek görevlerini yapsalar korkusuzlara ihtiyaç da kalmaz zaten.
"savaşma seviş" demişler. ikinci seçenek daha zararsız görünüyor. hem daha etik.
sevgili blogum satırlarıma burada son verirken tüm koruyuculara ve sürü güdücülere esenlikler diliyorum.
"her ülke doğar, büyür,yaşar,ölür"
"bazı hükümetler, doğar, büyür,yaşar,yaşatmaz,öldürülür"
Ölüm her şeyin sonu.


4 Mart 2013 Pazartesi

Bir Sağlağın Sol Eliyle yazdığı Masalımsı Edebi Metinler

Kurnaz Tavuk


Bir varmış, bazen de yokmuş. Evvel zaman içinde bir kurnaz tavuk yaşarmış.Bu tavuk öylesine tavukmuş ki kendini zaman zaman bulunmaz hint bülbülü  zannediyormuş. ama ne varki bu durum pek kısa sürüyormuş. 
  
 Ne zaman kendini kurnaz hissetse içine bir tilki düşüyormuş. - tilkiler çok kurnazdır. özellikle hayvanlar arasında sinsilikleriyle tanınırlar ve tehlikelidirler. mümkün mertebe uzak durmak gerekir. Hayvanlar arasında pek sevilmez ve dışlanırlar.Ayrıca masallarda kötü karakteri temsil ederler. iyi karakterlerse bilindiği üzere tavuklardır.-  Her neyse. Konunun dışına çıkmayalım. Mayalım demişken, tavuk tam o esnada gölü pervasızca mayalıyormuş. Tilki tavuğu görmüş ve sessizce yaklaşmış:

" Bilirsin, ben oldukça sinsiyim ve seni tuzağa düşürebilecek sorular sorabilirim"

Tavuk çaresizce gıdaklamış:

" Evet tabiki... Ancak ben de zaman zaman en az sizin kadar kurnaz oluyorum"

Tilki önce miyavlamış, ya da tilkiler her ne yaparsa o sesi çıkarmış, ve:

" Neden bu gölü mayaladın? Tavuklar yoğurt yemezki..."

Tavuk ise sinsice gülmüş  sonra çılgınca kendini tutamayıp kahkahayı basmış :

" He he sanki tutacak da..."


Görüldüğü gibi her tilkiye kurnaz her tavuğa da şapşal diyemeyiz sevgili okuyucularım... Bazı tavuklar umulmadık cevaplar verebilir ve sizleri şaşırtabilirler. Sizi bu masal ile uyarmak ve önyargılarınızı bir an olsun kırmanızı sağlamanız için bu mükemmel anlamlı edebi metinleri zihnimden klavyeye serpiştirdim.
  
Tilkilere ne olursa olsun sahip çıkalım ve onları bir kürk gibi görmek yerine  el uzatalım. El uzatalım dediysem mecazi anlamda uzatalım, tilki sonuçta ısırabilir.
  


Her neyse.


SON


29 Şubat 2012 Çarşamba

Çorapsız Bir Fil

   

 ayaklarım üşüyor ama ne yazıkkki odama gidip çorap alıp giymeye üşeniyorum. neden diye soruyosan çünkiii çoh hastayım grip oldum.. üstelik dersler tekrar başlamışken. bu durum beni deli ediyor sevgili  blogum... bu arada şu sıralar oldukça çekici bir o kadar da hassasım. neden diyecek olursan.. evren ya bir filden ibaretse ve biz o filin  sadece pireleriysekk.. işte bu noktada delirme ile dahilik arasından gidip geliyorum..
  neyse.. bu arada nabernasılsın iyi misin ? ben hiç iyi değilim farkettiysen eğer. burnum akıyor ve aynı zamanda acı çekiyorum.. ve şöyle bir varsayım orataya atıyorum bu bağlamda : "eğer evren bir fil ise ve ben de bir insan isem ben de bir evrenim o halde burnumun akışı da evrendeki big bang ler. durum böyle olunca içimdeki patlamalar ve mücadeleler bitmek bilmeyen bir hal alıyor bu durum da yeni bir ben mi oluşturuyor acaba?.
 mesela birine aşık olunca içimdeki bazı gezegenlerde tutulma falan yaşanıyor olmalı. ay tutulması gibi mesela. bu arada bana inanmıyor gibi dinliyorsun. bilirsin  sen anlamasan da ben en güzel şekilde anlatmaya çalışırım . yeterki o kuş beynini anlamaya zorla. biraz aşağlayıcı oldu ama hakettin .
  o zaman fil üstünde yaşayan pireysem neden filden kurtulup da başka fillere gitmeyi deniyim. neticede hep filler üzerinde yaşayacaksam ve görevimin dışına çıkamayacaksam . ama şu da var ki sevgili blogum.. bazı düzenbaz pireler fazla kan emiyorlar ve diğer pirelere yeterince besin kalmıyor. burnumun akmasının nedeni de bu diğer pirelerin bana yeterince besin bırakmaması sanırım. bu adaletsizliğe son vermek adına filin beyin bölgesine doğru ilerleyip ordaki besinlerden faydalanmayı planlıyorum. böylece beynini ele geçirebilicem. her neyse işte bu varsayım bir filmde vardı sanırım yanlış hatırlamıyorsam . kısacası her birimiz bir hücrenin içerisindeki organizmalardan ibaretiz.
  yani biriniz ölürse bilsin ki dıştan gelen bir etki size denk gelmiştir. yani filin poposuna biri şaplatmış olabilir.neyse bu günki programın sonuna geldik bir dahaki bölümde görüşünceye dek evleda..